Eskiden daha çok konusunu dinden ya da tarihten alan resimler yapılıyordu. İzlenimciler çeşitli konulara el attılar. Canlı renkler kullanarak yaptıkları resimlerde taptaze duygular ve pırıl pırıl bir dünya sergilediler.Bunlar, bir görünümü ya da bir düşüncenin yarattığı izlenimleri anlatan resimlerdi. İzlenimci ressamlar o andaki gerçekliği yakalamaya çalışıyordu. Bunda renk ve ışığın önemi büyüktü. O dönemin bilimsel bulguları, rengin nesneye ait bir şey olmadığını, ancak ondan yansıyan ışığın bir özelliği olduğunu ortaya çıkarmış, bu da renge bağımsızlık kazandırmıştı. İzlenimciler nesnelerin, doğa içindeki konumlarına, çevrelerindeki başka nesnelere, hava koşullarına ve günün değişik saatlerindeki durumlarına göre değişen görünüşlerini canlandırmaya çalıştılar. Stüdyo yerine açık havada çalışarak su, hava, insanlar, yapılar, Güneş ışığının etkisi altında nasıl görünüyorsa, öyle tuvale geçirildi. Kısa fırça darbeleriyle yapılan bu resimlerde bazen mozaiği andıran bir görünüm ortaya çıkıyordu. İzlenimciler'in çoğu aynı konunun çeşitli koşullar altındaki durumunu işleyerek "resim dizileri" hazırladı. Sözgelimi kavak ağaçlarının ya da nilüferlerin gündoğumundan, gün-batımına kadar saatten saate değişen farklı ışık koşullarındaki durumunu, renklerin, biçimlerin ve gölgelerin sürekli değişimini tuvale geçirdiler.İzlenimci ressamların ilk temsilcileri olan Claude Monet, Auguste Renoir, Alfred Sisley ve Frederic Bazille ilk sergilerini 1874'te Paris'te açtılar. Monet'nin bu sergide yer alan İzlenim: Gün Doğumu (1872) adlı yapıtı akıma adını verdi. Monet bütünüyle açık havada çalıştığı bu yapıtında, güneşin doğuşunu, ışığın su üzerindeki yansımalarını gördüğü andaki gibi parlak renklerle tuvaline yansıtmıştı. İzlenimcilik modern resim sanatındaki ilk büyük devrimci harekettir. İzlenimci yapıtlarıyla ün kazanan Fransız ressamlar Edouard Manet, Edgar Degas, Camille Pissarro, Paul Cezanne ve Berthe Morisot da bulunuyordu. İzlenimciler başta Paris ve çevresi olmak üzere, Manş Denizi ve Kuzey Denizi kıyılarının, Sen Irmağı'nın iki yakasındaki küçük köylerin resimlerini yaptılar. Bu resimlerin çoğu bugün dünyanın en değerli sanat koleksiyonları arasındadır.İzlenimciler birlikte sekiz resim sergisi düzenlediler. Bunlardan, 1874'te fotoğrafçı Nadar'ın atölyesinde düzenlenen ilk sergiye 30, 1886'da düzenlenen sonuncu sergiye ise 17 sanatçı katıldı. 1880'lerin ortalarından sonra, kendi estetik anlayışları doğrultusunda, kişisel ve özgün üsluplarını geliştiren bazı ressamlar, farklı eğilimler gösterdi. Renk ve ışık konusunda yeni teknikler geliştirildi. Geç İzlenimcilik olarak adlandırılan dönemin önde gelen adı Georges Seurat, saf renklerin palette karıştırılmadan, noktalar halinde yan yana getirildiği noktacılık (pointilizm) tekniğini benimsedi. Paul Cezanne, Vincent van Gogh ve Paul Gauguin, Geç İzlenimcilik izlerini taşıyan eşsiz güzellikte yapıtlar verdiler.İzlenimcilik daha sonra müzik alanında da kendini gösterdi. İzlenimci olarak nitelenen besteciler arasında Claude Debussy ve Maurice Ravel sayılabilir.
Camille Pissarro (1830-1903)
Camille Pissarro izlenimci Fransız ressamdır. Ticaretle uğraşan varlıklı bir Yahudi ailesinin çocuğuydu. Sanata yakınlığı 12 yaşında,eğitim amacıyla yollandığı Paris'te ortaya çıktı. 5 yıl öğrenim gördükten sonra babasının yanında çalışmak üzere Batı Hint Adalarına geri döndü,asıl amacı ressam olmaktı. Çevreyi ve insanları betimlediği ilk çalışmalarını bu yıllarda yaptı.
Babası ressam olmasina izin vermeyince Varacas'a kaçtı ve 2 yıl Danimarkali ressam Fritz Melbye'nnin yanında kaldı. Sonuçta babasınun iznini olarak 1855'te Fransa'ya gitti. Bu dönemde yaptığı ilk resimler tropik manzaralar; Fransa'dan kır görünümleri ve figür çalışmalarıydı.Babası ressam olmasina izin vermeyince Varacas'a kaçtı ve 2 yıl Danimarkali ressam Fritz Melbye'nnin yanında kaldı. Sonuçta babasınun iznini olarak 1855'te Fransa'ya gitti. Bu dönemde yaptığı ilk resimler tropik manzaralar; Fransa'dan kır görünümleri ve figür çalışmalarıydı.Babası ressam olmasina izin vermeyince Varacas'a kaçtı ve 2 yıl Danimarkali ressam Fritz Melbye'nnin yanında kaldı. Sonuçta babasınun iznini olarak 1855'te Fransa'ya gitti. Bu dönemde yaptığı ilk resimler tropik manzaralar; Fransa'dan kır görünümleri ve figür çalışmalarıydı.
Girdiği Güzel Sanalat Yüksekokulu'ndaki akademik eğitim sistemine yakınlık duyamayınca, Corot'un izinden gitmeye başladı. Aynı dönemde Barbizon okulu ressamlarından Jean-François ile Gustave Courbet'nin yapıtlarına da ilgi duydu. Zaman içinde kendini geliştirdi ama yeni-izlenimci türdeki yapıtları sanat çevrelerinde de tepkiyle karşılanmış buda onu maddi açıdan sor günlere sürüklemişti. Açtığı bir iki sergiyle az da olsa maddi durumunu biraz düzeltebildi lakin sağlık sorunları başladı. 1893de Paris'te bir otel odası tuttu ve penceresinden gördüklerini resmlemeye başladı. Aynı görünümleri günün değişik saatlerinde betimlediği 24 resim bu döneme aittir. 1890'larda da bir süre Rouen'da ırmak manzaraları yaptı. En verimli dönemi son yılları oldu. Sanat Yaşamında 1.600 resim ve 200 baskı gerçekleştirmişti.
Sanatçının Ünlü Eserleri
Denize Karşı Sohbet Eden İki Kadın, 1856. |
Rouen Manzarası, 1898 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder