1910 ve 1930 yılları arasında özellikle Almanya'da etkisini gösteren ekspresyonist mimari
bu anlamda da Bauhaus okuluyla paralleklikler taşır. Bunun yanında kendine özgü dinamiklerini de belirler. 90 derecelik açıyı ortadan kaldırmak temel teknik olarak düşünülürken, işlevselliği formla bütünleştirme amacı, alışılmamış formların ve yeni malzemelerin kullanılmasıyla ifadeci mimarlık anlayışının kendine özgü dinamiklerini oluşturur. Bireysel ve dolayısıyla duygusal tasarım anlayışı, ekspresyonist mimarlığın felsefesidir. Bruno Taut'un 1914de Köln'deki "Werkbund Sergisi" için hazırladığı "Cam Pavyon" ve Erich Mendelsohn'un 1921'de bitirilmiş olan Potsdam'da bulunan "Einstein Kulesi" ve Hans Poelzig]'in tiyatro direktoru Max Reinhardt icin hazirladigi Berlin'deki "Grosse Schauspielhaus" tiyatrosu ic dekorasyonu ekspresyonist mimarlığın onemli ornekleri olarak bildirilir. Bauhaus okulunun kurucusu Gropius, ekspresyonist mimarlığın erken döneminin temsilcisi konumundadır.
1933 yılında nazi yönetiminin Almanya'da başa geçmesinden 5 yıl sonra ekspresyonist sanat yok olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra ise brütal bir anlayışla etkinliğini yeniden göstermiştir. Çoğu ekspresyonist sanatçının kaybedilen savaşta yer almasıyla oluşan stres yüklü duygulanımları da dışavurumculuğu doğuran bir faktör olmuştur. 1960'larda yapılan Sydney O.pera Binası ise, postmodern ifadeciliğin en önemli yapıtları arasında gösterilir. Dışavurumculuk,kübist, minimalist ya da fütürist anlayışlarla da özdeşleşerek temel bir sanatsal ifade olarak canlılığını sürdürür
Ernst Ludwig Kirchner (1880 – 1938)
Ernst Ludwig Kirchner, Almanya'nın Aschaffenburg kentinde dünyaya geldi.[1] 1901 yılında, Dresden'de bir teknik üniversite olan Königliche Technische Hochschule'a başladı. Bu enstitüde mimarlık eğitimi alan sanatçı, mimarlıkla ilgili olmayan konularda da dersler aldı. Örneğin serbest resim, perspektif çizme, sanat tarihi gibi konularda okulda çalışma fırsatı buldu. Okuldaki birinci döneminde Fritz Bleyl ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte sanat hakkında uzun tartışmalara girişen iki arkadaş ortak bir radikal bakış geliştirdiler. Ressam, 1903-1904 yıllarında çalışmalarına Münih'te devam etti. 1905'te Dresden'e dönerek okulunu bitirdi.
1905 yılında, Kirchner, Bleyl ile diğer iki mimarlık öğrencisi olan Karl Schmidt-Rottluff ve Erich Heckel'le birlikte Die Brücke (Köprü) isimli ressam grubunu kurdu. Bu olaydan sonra kendini tamamen sanata adadı. Grup olarak yaygın olan geleneksel akademik tarzdan kaçınarak gelecek ile geçmiş arasında bir "köprü" vazifesi görecek yeni sanatsal ifade yolları bulmaya çalıştılar. Hem Albrecht Dürer, Matthias Grünewald gibi eski ustalardan hem de çağdaş avangart hareketlerden etkilendiler. Kendi milli miraslarına sahip çıkma adına, tahta baskıları canlandırmaya çalıştılar.Gruplarının yirminci yüzyılda modern sanatın gelişimi ve Dışavurumculuk akımı üzerinde büyük etkileri oldu. Grup ilk olarak eskiden bir kasap dükkânı olan Kirchner'in atölyesinde buluştu.
Kirchner'in atölyesi, çıplaklığın ve gündelik ilişkilerin alabildiğine yaşandığı bir mekana dönüştü. Grup olarak çizim yaptıkları seanslarda model olarak çoğunlukla çevrelerindeki insanları kullandılar. Örneğin, Bleyl, modellerinden biri olan o civarda yaşayan on beş yaşındaki Isabella'yı "canlı, güzel, yaşama sevinci dolu, aptal korse modasının oluşturduğu deformasyonlara sahip olmayan, bir ressamın taleplerini tamamen gerçekleştirebilecek özelliklere sahip" olarak tanımladı.Grup çoğunluğunu Kirchner'in yazdığı bir manifesto da yayınladı. Tahta üzerine oyulmuş bu manifesto "çalışmalarında ve yaşamlarında özgürlük isteyen, geçmişe göre daha bağımsız" yeni bir nesli haber veriyordu. Eylül, Ekim 1906'da ilk sergilerini açtılar. Dresden'de açılan bu ilk sergideki temaları çıplak kadın portreleriydi.
Kirchner, 1906 yılında Doris Große ile tanıştı. Große, 1911 yılına kadar ressamın favori modeli oldu. 1907-1911 arasında yazlarını Fehmarn adalarındaki Moritzburg'da diğer Die Brücke üyeleriyle birlikte geçirdi. Bu dönemde doğada nü resimleri yaptı. 1911 yılında Berlin'e taşındı. Orada MIUM-Institut isimli bir özel okulda Max Pechstein ile birlikte resim dersleri açtı. Bu dersler başarılı olmadı ve sene sonunda kapandı. Aynı yıl, Erna Schilling ile tanışan Kirchner'in bu beraberliği ömrünün sonuna kadar sürecekti.
1915 yılında çizdiği otoportresinde kendisini henüz orduya katılmamış olmasına rağmen asker olarak betimledi. 1918'de Davos'ta Alpler'deki bir çiftlik evine yerleşti. O dönemde pek çok dağ manzarası çizdi. 3 Temmuz 1919'da Davos'tan yazdığı bir mektupta: "Sevgili Van de Velde bugün bana modern yaşama dönmemi yazmış. Bu benim için söz konusu bile olamaz. Dünyanın tadları her yerde aynıdır, sadece dış yüzeyleri değişir. Burada yaşayan biri modern yaşamdaki birine göre ileriyi görmeyi ve derine gitmeyi daha iyi öğrenir." yazdı.Almanya ve İsviçre'de düzenlediği sergilerle 1920 yılında ressamın ünü arttı. 1923'te Frauenkirch-Wildboden'e taşındı. Kirchner, Almanya'ya son ziyaretini 1925-1926 yıllarında yaptı. 1928 yılında Venedik Bienali'ne katıldı. 1931 yılında ise Prusya Sanat Akademisi'nin bir üyesi oldu. 1933'te Kirchner, Naziler tarafından dejenere ressamlardan biri ilan edildi ve Berlin Sanat Akademisi'ndeki görevinden alındı. 1937'de Almanya'daki farklı müzelerde bulunan 600'den fazla çalışması toplatıldı. Bu eserler satıldı ya da yok edildi.Ressam, 1938 yılında, Almanlar'ın Avusturya'yı işgali ve evini kapatmaları sonucunda yaşadığı psikolojik travma sonrası intihar etti.
Sanatçının Eserleri
Oturan Kadın, 1907 |
Potsdamer Platz, 1914 |